0

Çok uzun ve sisli geçen bir vaktin ardından Silent Hill serisinin resmen geri döneceğini Konami, Ekim 2022’nin sonunda yaptığı Silent Hill Showcase sunumuyla duyurdu. Sunumun assolisti diyebileceğimiz Silent Hill 2 Remake, o gecenin parlak duyuruları arasında en çok öne çıkan isim oldu. Hayranlar, sonunda 2001 yılında çıkmış olan orijinal Silent Hill 2’ye sadık kalacak bir remake ile Silent Hill 2 deneyimini tekrardan yaşayabilecekken, Silent Hill 2’yi oynamak isteyip artık üstünden yirmi yıldan fazla süre geçmiş olan mekaniklerle uğraşmak istemediği için (ayrıca Silent Hill serisinin yeni nesil oyunu olmadığı için) bir türlü seriye giriş yapamamış oyuncular da bu kült serinin gözde oyununu diledikleri gibi oynayabilecekler.

Peki, Silent Hill 2’yi, Silent Hill 2 yapan şey nedir? Neden hayranlar üzerinden yirmi yıldan fazla zaman geçmiş bir oyun veya son on senedir oynanabilir bir oyunu çıkmamış seri için bu kadar heyecanlılar? Spoiler vermemeye dikkat edeceğimiz bu yazımızda, Silent Hill 2’nin neden oyun dünyası içinde bu kadar önemli bir yeri olduğunu beraber keşfedeceğiz.

Silent Hill 2 – 2001

Sislerin içinden ortaya çıkan bir seri

İlk olarak takvimlerimizi 1996’ya çevirip o zamanlar neyin spot ışığının altında olduğunu hatırlamamız gerekiyor: tabii ki o sene çıkan ve oyun dünyasında survival-horror yani hayatta kalma-korku oyunu türünün en başarılı örneklerinden biri olan ve serisinin ilki, Resident Evil’ı es geçemeyiz. Capcom’un Resident Evil ile hem Japonya’da hem de Batıda elde ettiği başarıdan tabii ki Konami çok etkilenmişti ve hemen Tokyo’daki stüdyosunda çalışan bir ekibi Batıda da çok satacak bir oyun geliştirmeleri için görevlendirdi. Adı Team Silent olan bu ekip, daha sonrasında Silent Hill 1, Silent Hill 2, Silent Hill 3 ve Silent Hill 4: The Room oyunlarını yapan ekip olacaktı. İlk Silent Hill oyununun yapımına bu sayede 1996’da başlandı ve oyun 1999’da Playstation 1 için satışa sunuldu.

Team Silent, her ne kadar çok fazla finans kaynağı olmasa bile, elindeki tüm yaratıcı özgürlüğü kullanarak o zamanlar çok sık kullanılmayan psikolojik korku unsurlarını oyuna ekleme kararı aldı. “Bilinmeyenin korkusu” diye adlandırılabileceğimiz bu korku türüyle hem atmosferi hem müzikleri/ses efektleri hem de yaratıkları bilinçaltının korkularına indirgenebilecek şekilde tasarladı. Bunun yanı sıra, ana karakterin gündelik bir insan olması (örneğin ilk oyunun ana karakteri Harry, Silent Hill’de kaza yaptığı sırada yanında olan evlatlık kızı Cheryl’ı arayan bir babadır) ve sonraki oyunlarla devam edebilecek bir olay örgüsü hazırlamaları, üstüne oynanışa göre değişen beş farklı son olması, oyuncuları seriye bağlamaya yetmişti. Silent Hill ilk çıktığı zamanlarda çok övüldü ama aynı zamanda sert bir şekilde Resident Evil kopyası olmakla da eleştirildi.

Silent Hill 2 – 2001

Bambaşka bir konsol, bambaşka bir hikaye

Silent Hill’in büyük başarısından sonra Silent Hill 2’nin geliştirilmesine 1999 yılında başlandı. Bu sefer ana ekibe otuz kişi daha eklendi ve daha büyük bir bütçeyle Playstation 2 için yeni bir oyun yapma sürecine girişildi. Buradaki amaç hem yeni çıkan Playstation 2 furyasını kaçırmamak, hem de Silent Hill evreninde geçecek yeni bir oyun yapmaktı. Bu sefer Playstation 2 oyunu yapıldığı için grafikler konusunda daha fazla imkana sahip oldular, örneğin gölge detaylarını ilk oyundaki poligonlara göre daha sarsıcı bir şekilde kullanabiliyorlardı. Sonuç olarak Silent Hill 2, 2001 senesinde Playstation 2 konsolu için satışa sunuldu, daha sonrasında Xbox ve PC portları da yapıldı.

Silent Hill 2; hikayesi, atmosferi, müzikleri/ses efektleri ve tabu konuları ele almasıyla çok övülürken öte yandan kontrolleri, seslendirmesi ve ilk oyunun devamı olmamasından dolayı oldukça eleştirildi. Video oyunlarının bir tür anlatı türünde kullanılıp psikolojik rahatsızlıkları anlatabilmesi o dönemde oyuncular için oldukça çığır açıcı bir etkiye neden oldu. Ayrıca, oyunun dört muhtemel sonu mevcut olduğu için ve oyunun nasıl sonlanacağı oyuncuya özel olması, bu etkinin artmasını sağladı.

Silent Hill 2 – 2001

Silent Hill serisinin ve Silent Hill 2’nin ortaya çıkışından bahsettikten sonra, şimdi Silent Hill 2’nin kendine has özelliklerinden konuşabiliriz. 

Mary… Gerçekten sen misin?

Silent Hill 2’nin hikayesini, Silent Hill’de olduğu gibi gündelik bir karakterle, yani James Sunderland ile deneyimliyoruz. James, üç sene önce kronik bir hastalıktan vefat eden eşi Mary’den bir mektup alır ve bu mektupta Mary, James’i Silent Hill’de “özel yerlerinde” beklediğini yazar. James, bunun üzerine Silent Hill’e gelir ve oyun tam olarak burada başlar. James, ölen eşini ararken vakit geçirdiği Silent Hill’de ayrıca Angela Orosco, Eddie Dombrowski, Laura ve Maria ile de tanışır.

Silent Hill 2’nin hikayesinin odak noktası olan için Silent Hill kasabası hakkında da bilgi vermek gerekir. Silent Hill, bir tatil kasabası olmasına rağmen eski zamanlarda yerlilerinin eziyet gördüğü, veba felaketinin olduğu ve zamanla sislerin içinde kalmış lanetli bir kasabadır. Aynı zamanda, ilk oyunun hikayesinde daha çok işlenen The Order adındaki dini tarikatın cenneti getirmek adına ayinler yaptığı bir yerdir.

Bu kasaba, antik güçlerini kullanarak çağırdığı kişiyi Alternatif Dünya diyebileceğimiz The Otherworld’e getirir ve bu dünyada çağrılan kişi bilinçaltının en derinlerindeki korkularıyla yüzleşmek zorunda kalır. Kasaba, çağırdığı kişinin günahlarının bedelini çekmek için getirirken bu günahları kişinin bilinçaltına ittiği için, kişi ne günah işlediğini hatırlayamaz. Bu duruma Alternatif Dünya günahkar kişinin kendine özgün bir şekilde kişinin korkularına dayanarak oluşur; yani herkesin Alternatif Dünya’sı aynı değildir ve birbirlerininkini deneyimleyemezler.

Bu durumda, Silent Hill’in kendine çektiği kişiler hem kendi korkularına özgü bir Otherwold’de sıkışırken yaşam mücadelesi verip bir yandan da günahlarıyla yüzleşmek durumunda kalırlar. Örneğin, ilk oyunda Alessa’nın Otherworld’ünü deneyimlediğimiz için ve Alessa’nın köpek korkusu olduğu için, ana karakter Harry’i kovalayan köpek canavarlarla da mücadele etmek zorunda kalırız. Spoiler vermeden James’in bilinçaltının inanılmaz karanlık olduğunu hatırlatalım, bu durumda karşımıza çıkan yaratıkların veya metaforların ne denli korkunç olduğunu siz tahmin edin. Bu sayede Silent Hill 2, serinin ana hikayesi olan The Order’ın Silent Hill’de cenneti getirmeye çalışma hikayesinden ayrılıp sadece kasabanın bu iç sorgulayış ve ceza temalarını işler.

Benim cezamı üçgen kafa verir!

Silent Hill 2’nin spoiler vermeden hikayesine değinmek oldukça zor olsa bile serinin ünlü maskotu Pyramid Head’den de bahsetmeden geçemeyiz. Pyramid Head, Silent Hill’de James’in peşini bırakmayan ve onu cezalandırmakla görevli olan, James’in bilinçaltının yarattığı bir infazcı canavardır. Oyunun çoğu yerinde birdenbire karşımıza çıkar ve ondan kaçmamız gerekir; bir nevi Resident Evil’ın Nemesis karakteri gibi düşünülebilir. Uzun bıçağını yere veya duvara sürterek geldiği için, o sesi duyduğunuz an, kendisinin geldiğini anlarsınız. Pyramid Head, James’in bilinçaltında oluşan suçluluğunu cezalandırmakla görevli olduğu için aslında James’e özel bir canavardır. Sonradan aşırı popüler olup diğer oyunlarda da kullanıldığı için bağlamından koparılmıştır.

Eksiklere rağmen kült olmak

Silent Hill 2, hikâye anlatımıyla ve hikâyenin insanı aşk, ceza, ölüm, cinsellik, vicdan vb. konularıyla baş başa bırakmasıyla dönemin oyunlarından apayrı bir yerde, daha çok bir sanat eseri gibi görülür hayranlar arasında. Sanat eseri olarak görülmenin tabii ki kaçınılmaz sorunu, bir video oyunu olduğu için oynanış mekaniklerinin zamanına göre bile geride kalmış olması.

Hayatta kalma-korku oyunu olduğu için daha çok eşya toplama, bulmaca çözme, tasarruflu mermi harcamaya özen göstermek gerekiyor, ancak yine de savaş kısmında kontroller oldukça hantal ve kütük kalıyor. James bir savaşçı olmadığı için bunu anlamak normal olsa bile bu durum zor alışılan ve asla hedefi göstermeyen kamerayla birleşince savaş kısımları hep tekdüze kalıyor ve oynaması çok eğlenceli olmuyor. Etrafta gezinmeye dayalı oynanışından dolayı çok fazla savaş sekansı olan oyunlara alışmış oyuncular için alışması zor ve sıkıcı gelebilir. Ayrıca Silent Hill’e inen sis yığını inanılmaz yoğun olduğu için genelde haritayı açmadan gezmek neredeyse imkânsız.

Karakter ve yaratık tasarımlarına özenildiğini, yaratıkların hepsinin bir korku simgesi olduğundan bahsetmiştik. Çevre tasarımlarında kullanılan dokular, ekstra poligonlar ve gölgeler de zamanı için oldukça güzel grafikler sunmuş oluyor bizlere. Fakat karakter tasarımlarına ağırlık verince maalesef seslendirme eksik kalıyor. Ne kadar duygusuz olduğunu dinlemek isterseniz videoları izlemenizi öneririm. Her şeye rağmen, bu seslendirme yetersizliğini ses efektleri ve müzikler telafi ediyor diyebiliriz.

Remake’ten ne bekliyoruz?

Açıkçası Silent Hill 2 Remake’ten beklentimiz büyük. Kontrole ve kameraya dayalı eksikliklerin Unreal Engine 5 ile düzeltileceğini biliyoruz. Ayrıca orijinal oyunun konsept tasarımcısı Masahiro Ito ve bestecisi Akira Yamaoka projeye dahil oldukları için, oyunun zamanında öne çıkan unsurlarını koruyacağını düşünmek mümkün. Yayınlanan teaser fragmanda hem yeni sahneler gördük hem de orijinal oyunlardan sahneler görmüştük. Remake’e ekleyecekleri yeni bir hikaye unsuru olacak mı, olacaksa nasıl olacak bu bir merak konusu; ya da orijinal oyunda olup bu oyunda çıkartacakları bir şey olacak mı, bekleyip göreceğiz.

Benim kafama tek takılan şey James’in yüz yapısının çok değişmiş olması; açıkçası bana fazla yaşlandırılmış gibi geldi. Orijinal oyundaki James’in melankolik bir kare suratı varken bu oyundaki James yorgun bir uzun suratlı. Tabii bu dediğim samanlıkta iğne aramaktan başka bir şey değil.

Silent Hill 2 Remake, bu sene Playstation 5 ve PC’de çıktığında tekrardan üstüne konuşmayı diliyorum ve bu ayki Nostalji Günlüğü’müzü kapatıyorum. İyi oyunlar!

Tuana Seda Hürmen
Oyun Günlüğü Yazarı